
Boşanma Davalarında Yasal Mal Rejimi ve Mal Paylaşımı
Türk Medeni Kanunu’nun 202. maddesine göre, yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir. Eşler, mal rejimi sözleşmesi ile farklı bir mal rejimi belirlemezlerse, bu rejim otomatik olarak geçerli olur. Evlilik sürecinde mal rejimi tercihi yapılmamışsa, edinilmiş mallara katılma rejimi evlilikle birlikte başlar. Şayet bir mal rejimi sözleşmesi yapılmışsa, bu rejim sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren uygulanır.
TMK m. 202:
“Eşler, aralarında kanunda belirtilen mal rejimlerinden birini seçebilirler. Seçim yapılmadığı takdirde, edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır.”
Mal Grupları: Edinilmiş ve Kişisel Mallar
Her eşin mal varlığı, “edinilmiş mallar” ve “kişisel mallar” olmak üzere ikiye ayrılır. TMK m. 219‚ edinilmiş malları, eşlerin evlilik sürecinde karşılığını vererek kazandığı mal varlığı değerleri olarak tanımlar. Boşanma halinde tasfiye edilirken, edinilmiş mallar üzerindeki katkı payları dikkate alınarak paylaşım yapılır.
- Edinilmiş Mallar (TMK m. 219): Eşlerin evlilik süresince elde ettikleri maaş, gelir, sosyal güvenlik ödemeleri, tazminatlar ve benzeri mal varlıkları.
- Kişisel Mallar (TMK m. 220): Evlilik öncesinde sahip olunan, yalnızca kişisel kullanıma yarayan, miras veya bağış yoluyla edinilen mallar.
TMK m. 219:
“Edinilmiş mallar, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
- Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
- Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım
amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
- Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
- Kişisel mallarının gelirleri,
- Edinilmiş malların yerine geçen değerler.”
TMK m. 220:
“Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
- Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
- Manevî tazminat alacakları,
- Kişisel mallar yerine geçen değerler.”
Mal Rejiminin Sona Ermesi ve Tasfiye
Mal rejimi, eşlerden birinin ölmesi, boşanma veya iptal kararının kesinleşmesiyle sona erer (TMK m. 225). Eşlerin sadece edinilmiş malları tasfiyeye konu edilir. TMK m. 236’ya göre, her eş diğerinin edinilmiş malları üzerinde yarı yarıya hak sahibidir. Ancak bu düzenlemenin istisnaları bulunmaktadır.
TMK m. 225:
“Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.”
TMK m. 236:
“Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.”
Geçiş Hükümleri ve Uygulama Esasları
01.01.2002’den önce evlenen eşler için, bu tarihe kadar uygulanmakta olan mal rejimi devam eder. Eşler, bu tarihten itibaren bir yıl içinde farklı bir mal rejimi seçmezlerse, edinilmiş mallara katılma rejimi otomatik olarak geçerli olur. Boşanma veya iptal davaları sürerken, mevcut mal rejimi devam eder ve kararın kesinleşmesiyle sona erer. Davanın reddi halinde, eşlere bir yıl içinde yeni bir mal rejimi seçme hakkı tanınır.
Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. Maddesi:
“Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbioldukları mal rejimi devam eder. Eşler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimiseçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.
Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan boşanma veya iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler arasında tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Dava boşanma veya iptal kararıyla sonuçlanırsa, bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümler uygulanır. Davanın redle sonuçlanması hâlinde eşler, kararın kesinleşmesini izleyen bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, Kanunun yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.
Şu kadar ki eşler, yukarıdaki fıkralarda öngörülen bir yıllık süre içinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilirler.
Yukarıdaki hükümler uyarınca mal birliği veya mal ortaklığı rejiminin yasal mal rejimine dönüşmesi hâlinde, Türk Kanunu Medenîsinin ilgili mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümleri uygulanır.”
Mal Rejimi Sözleşmesi ve Seçimlik Haklar
TMK m. 205’e göre, eşler evlilikten önce veya sonra noterde düzenleme ya da onaylama şeklinde mal rejimi sözleşmesi yapabilirler. Evlilik başvurusunda da yazılı bildirimle mal rejimi seçimi mümkündür. Seçimlik mal rejiminden vazgeçilmesi durumunda, yeni rejim sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren geçerli olur.
TMK m. 205:
“Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.
Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.”
Tasfiye Sürecinde Dikkat Edilecek Hususlar
Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erme tarihi, tasfiye işlemleri için önemlidir. Mal varlığının hangi tarihteki değeriyle tasfiye edileceği bu tarih dikkate alınarak belirlenir. Bu durum, eşlerin hak kaybına uğramaması için kritik bir unsurdur.
Ölüm Halinde Sağ Kalan Eşin Hakları
Türk Medeni Kanunu’nun 240. maddesine göre, mal rejiminin ölüm nedeniyle sona ermesi halinde sağ kalan eş, katılma alacağı mevcutsa, bu alacak yerine kendisine konut ve konut eşyasında ayni hak tanınmasını talep edemez. Ancak, sağ kalan eş, konut üzerinde intifa veya oturma hakkı, konut eşyası üzerinde ise mülkiyet hakkı talep edebilir.
Bu düzenleme, sağ kalan eşe konut üzerinde oturma veya intifa hakkı, konut eşyası üzerinde ise doğrudan mülkiyet hakkı tanımaktadır.
TMK m. 240:
“Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.”
Katılma Alacağına Sahip Olanlar
Katılma alacağının sahibi eşlerdir. Ancak, belirli şartların gerçekleşmesiyle mirasçılar ve üçüncü kişiler de bu hakka sahip olabilir. TMK m. 241’ e göre:
“Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.”
Bu hüküm, sağ kalan eşin ve mirasçılarının haklarını güvence altına almaktadır.
Katılma Alacağının Hesaplanması
Katılma alacağı, edinilmiş ve kişisel malların belirlenmesiyle hesaplanır. TMK m. 219’da edinilmiş mallar her eşin bu mal rejimi süresince karşılığını vererek edindikleri malvarlığı değerleri olarak tanımlanmıştır.
Kişisel mallar ise TMK m. 220’de düzenlenmiş olup, Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevî tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler olarak tanımlanmıştır.
Katılma alacağının temelini oluşturan “artık değer,” TMK m. 231’e göre:
“Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.”
Denkleştirme ve Değer Artış Payı
Eşlerin mal grupları arasında yaptığı katkılar denkleştirmeye tabi tutulur.
TMK m. 230’a göre:
“Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.”
Değer artış payı ise TMK m. 227’de düzenlenmiştir:
“Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.”
Mal Rejimi Davalarında Görevli Mahkeme
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4/b.1 maddesine göre: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitabı (Üçüncü Kısım hariç) ve 4722 sayılı Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemelerinin görev alanına girer.
Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde, bu görevler asliye hukuk mahkemeleri tarafından yerine getirilir.
Mülga kanun dönemindeki katkılara ilişkin davalar da aile mahkemelerinde görülür. Ancak evlilik birliği 01.01.2002’den önce sona ermişse ve tasfiye davası bu tarihten sonra açılmışsa, genel mahkemeler yetkilidir.
Mal Rejimi Davalarında Yetkili Mahkeme
TMK m. 214’e göre, mal rejimi ölüm nedeniyle sona ermişse, ölenin son yerleşim yeri mahkemesi, boşanma, evliliğin iptali veya mal ayrılığına ilişkin davalarda ilgili davanın görüldüğü mahkeme, diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Nafaka davası ile ilgilide bu bağlantıdan makalemize ulaşabilirsiniz.