Soru – Cevap

2025 – 2026 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi

Hukuki destek almak isteyen kişilerin en çok sorduğu sorulardan bir tanesi avukatlık ücretinin ne kadar olduğudur.

04 Kasım 2025 tarihli ve 33067 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümleri uyarınca, aşağıda yer alan ücretler Türkiye genelinde avukatların alabileceği en düşük ücretleri göstermektedir.

Bu tarife, Ankara Barosu’na bağlı avukatlar dahil olmak üzere tüm avukatlar için bağlayıcı niteliktedir. Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Bu Tarife hükümleri altında kararlaştırılan avukatlık ücretleri, bu Tarife hükümleri uyarınca kararlaştırılmış olarak kabul edilir.

Her dava ve hukuki işlem türü için uygulanabilecek en düşük ücretler, Resmî Gazete’de yayımlanan bu tarife hükümlerine göre belirlenmiştir.

Tarifede belirtilen tutarların altında bir ücret belirlenmesi hukuken mümkün değildir.
Avukatlık hizmetinin niteliğine, dosyanın kapsamına ve işin süresine göre, taraflar tarife üzerinde bir ücrette anlaşabilirler.

Bu sayfada yer alan bilgiler, yalnızca bilgilendirme amacıyla sunulmuştur. Her hukuki danışmanlık veya dava dosyası, kendi özel koşulları çerçevesinde değerlendirilir ve talep edilen iş veya işlemlere harcanan zaman, emek ve iş yüküne göre avukatlar, müvekkilleri ile aşağıda belirtilen tarifeden daha yüksek bir miktarı kapsayan avukatlık ücreti hakkında anlaşabilirler.

 

 

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

Dilekçe, ihtarname, ihbarname, protesto

4.500

6.000

Kira sözleşmesi ve benzeri

6.000

8.000

Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, vakıf senedi vb.

24.000

32.000

Şirket ana sözleşmesi, devir ve birleşmeler dâhil ticari sözleşmeler

16.000

21.000

Arabuluculukta taraf vekilliği (anlaşmazlıkla sonuçlanan)

7.000

8.000

 

Yapılan İşin Konusu

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

Belgelendirme, tahsil veya belge örneği çıkarılması

5.000

6.000

Hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli vb. işlemler

9.000

12.000

Bankalar/finans kuruluşlarıyla sürekli sözleşmeler

2.250

3.000

Tüzel kişi tacirlerin kuruluş, devir, vatandaşlık işlemleri

45.000

60.000

Vergi uzlaşma komisyonu işleri

18.000

24.000

Uluslararası yargı yerleri – duruşmasız

80.000

110.000

Uluslararası yargı yerleri – duruşmalı

150.000

200.000

Tüketici ve Hal Hakem Heyetleri

5.000

7.000

Yapılan İşin Konusu

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

Yapı kooperatifleri

19.200

27.000

Anonim şirketler

32.000

45.000

Özel/kamu kurumlarının sözleşmeli avukatları

25.000

33.000

 

 

Yapılan İşin Konusu

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

%16 – İlk dilim

İlk 400.000 TL

İlk 600.000 TL

%15 – İkinci dilim

Sonraki 400.000 TL

Sonraki 600.000 TL

%14 – Üçüncü dilim

Sonraki 800.000 TL

Sonraki 1.200.000 TL

%13 – Dördüncü dilim

Sonraki 1.200.000 TL

%11 – Beşinci dilim

Sonraki 1.200.000 TL

Sonraki 1.800.000 TL

%8 – Altıncı dilim

Sonraki 1.600.000 TL

Sonraki 2.400.000 TL

%5 – Yedinci dilim

Sonraki 2.000.000 TL

Sonraki 3.000.000 TL

%3 – Sekizinci dilim

Sonraki 2.400.000 TL

Sonraki 3.600.000 TL

%2 – Dokuzuncu dilim

Sonraki 2.800.000 TL

Sonraki 4.200.000 TL

%1 – Onuncu dilim

11.600.000 TL üstü

18.600.000 TL üstü

 

Yapılan İşin Konusu

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

İcra Mahkemelerinde Görülen Ceza İşleri

10.000

15.000

Ceza Soruşturma Evresinde Takip Edilen İşler

8.000

11.000

Sulh Ceza Hakimliği ve İnfaz Hakimliğinde Takip Edilen İşler

13.500

18.000

Asliye Ceza Mahkemelerinde Takip Edilen İşler

30.000

45.000

Ağır Ceza Mahkemelerinde Takip Edilen İşler

48.000

65.000

Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde Takip Edilen İşler

48.000

65.000

Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde Takip Edilen İşler

40.000

55.000

Askerlik Kanunu uyarınca Disiplin Kurullarında Takip Edilen Davalar

18.000

27.000

 

Yapılan İşin Konusu

2025 Tarife (TL)

2026 Tarife (TL)

İdare ve Vergi Mahkemelerinde Duruşmalı Olarak Takip Edilen İşler

36.000

40.000

İdare ve Vergi Mahkemelerinde Duruşmasız Olarak Görülen İşler

18.000

30.000

Bölge İdare Mahkemelerinde İstinaf Yoluyla Görülen Duruşmalı ve Keşifli İşler

32.000

42.000

Danıştay’da İlk Derecede Görülen Duruşmalı İşler

56.000

65.000

Danıştay’da İlk Derecede Görülen Duruşmasız İşler

28.000

40.000

 

Yıkım kararı, idarenin hukuka aykırı şekilde inşa edilmiş yapıların ortadan kaldırılmasına yönelik verdiği idari yaptırım niteliğinde bir karardır. Temel amacı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılaşmayı sona erdirip imar mevzuatına uygun durumu yeniden tesis etmektir. Ezcümle; yıkım kararları, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılaşmayı ortadan kaldırarak şehircilik düzenini sağlama ve kanun hükmünün yerine getirilmesi amacını taşır.

Türk hukukunda yıkım kararları, başta 3194 sayılı İmar Kanunu olmak üzere çeşitli mevzuatta ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. İmar Kanunu m.32, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların yıkım sürecinin temel hükümlerini içerir.

Bunun yanı sıra 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gibi özel kanunlar ile Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde de yıkım kararlarının verilme koşulları ve usulleri öngörülmüştür. Örneğin, Gecekondu Kanunu izinsiz gecekondu yapıları için yıkım süreçlerini düzenlerken, 6306 sayılı Kanun riskli yapıların yıktırılmasını düzenlemektedir.

Ancak uygulamada en yaygın dayanak, İmar Kanunu m.32 ve m.42 hükümleridir. Yıkım kararı süreci ve idari para cezaları esas olarak İmar Kanunu’nda belirlendiği için, yazımızın devamında bu hükümlere ağırlık verilecektir.

Yıkım kararlarını vermeye yetkili idari organ, yapının bulunduğu yere göre farklılık gösterir.

İmar Kanunu m.32 uyarınca;

  • Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye encümeni,
  • Belediye sınırları dışında ise il idare kurulu (özel idare) yıkım kararı almaya yetkilidir. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, il özel idaresi bulunan yerlerde bu yetki il idare kurulundan il encümenine geçmiştir.

Dolayısıyla, günümüzde belediye bulunan yerlerde belediye encümeni, köy veya belediye mücavir alanı dışında kalan yerlerde il özel idaresinin encümeni yıkım kararı almaktadır.

Encümen, belediye başkanı veya il özel idaresi genel sekreterinin başkanlığında toplanan ve belirli sayıda üyeden oluşan bir karar organıdır.

Yıkım kararı, mülkiyet hakkına doğrudan müdahale niteliği olan birel bir idari işlem olması nedeniyle ilgilisine tebliği zorunludur. Yıkım kararı; kararı tesis etmeye yetkili mercii tarafından kanunda öngörüldüğü şekilde toplanılarak karar alınması da ayrı bir şarttır. Aksi halde karar yetki ve şekil unsurları yönünden hukuka aykırı hale gelecektir.

Yapı tatil zaptı, ruhsatsız veya ruhsatına aykırı yapılaşmayı tespit eden ve inşaat faaliyetini derhal durduran idari belgedir. İmar Kanunu m.32’de ayrıntılı olarak tanımlanan bu tutanak, yıkım kararı öncesinde mutlaka düzenlenmesi gereken hazırlık işlemidir

Yapı tespit tutanağı, inşaatı bitmiş veya kullanıma açılmış bir yapının imar mevzuatına aykırı inşa edildiğini tespit eden belgedir. Bu tutanak, özellikle tamamlanmış yapılarda başvurulan bir yöntem olup, yapıyı durdurma değil durumu saptama işlevi görür.

Yapı tespit tutanağında, yapının hangi yönlerinin mevzuata aykırı olduğu belirtilir (örneğin projede olmayan bir çıkma eklenmiş olması gibi) ve bu tutanak yıkım kararına dayanak teşkil eder.

Encümen kararı, belediye encümeni (veya il encümeni) tarafından alınan ve yaptırım içeren idari kararları ifade eder. İmar hukukunda encümen kararı deyimi genellikle yıkım ve para cezası kararlarını kapsar. Belediyelerin ve il özel idarelerinin encümenleri, 3194 sayılı Kanun’un 32. ve 42. maddeleri uyarınca ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar hakkında yıkım ve idari para cezası kararlarını almaya yetkili organlardır. Encümen kararları, hazırlık süreci tamamlanmış (yapı tatil zaptı tutulmuş ve süre verilmiş) dosyalar üzerinde alınan nihai idari işlemlerdir. Bu kararlar, idari işlemin tüm unsurlarını taşıyan, ilgili herkesi bağlayan ve idarece re’sen icra edilebilen işlemlerdir.

Halk arasında kaçak olarak bilinen yapılar; kanuni tabiriyle ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapı demektir. İlgili mevzuata göre bir yapının inşasına başlanmadan önce bölgedeki imar düzenlemelerine uygun düşecek şekilde yapı ruhsatı alınması, var ise ruhsat eklerinin projelendirilerek mevzuata uygun şekilde inşaatının yürütülmesi zorunludur.

Bu kurala aykırı olarak ruhsat alınmadan inşaata başlanması veya ruhsat alındığı halde ruhsat ve eklerine aykırı imalat yapılması durumu, söz konusu yapıyı “kaçak yapı” statüsüne sokar. Dolayısıyla hiç ruhsat almadan yapılan yapılar da, mevcut ruhsata aykırı olarak gerçekleştirilen ek imalatlar da kaçak yapı kapsamında değerlendirilir. İmar Kanunu m.32, “ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı” hallerini açıkça zikrederek, bu koşullarda yapının durdurulup yıkıma konu edileceğini belirtmiştir.

Proje ekine aykırı yapı, aslında ruhsatlı olmakla birlikte, inşaatın onaylı projesine veya ruhsat eklerine aykırı gerçekleştirilmiş halini ifade eder.

Mühürleme ve Durdurma Bilgisi, Tebligat,Aykırılıkların Tespiti,Süre Verme Kaydı,İlgili Mevzuat Atfı ve Uyarı,

Yetkili Organ ve Toplantı Usulü,Kararın Konusu ve Yapının Tanımı,Hukuki Dayanak (Gerekçe) ve Mevzuat Atfı,Süreç Bilgisi ve Mühletler,Karar ve Uygulama Hükmü,İdari Yaptırımların Ayrımı

İmar mevzuatında, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılaşmaya karşı yıkım yaptırımı yanında idari para cezası da öngörülmüştür. 3194 sayılı İmar Kanunu m.42, imar kuralı ihlaline ilişkin para cezalarının nasıl uygulanacağını ayrıntılı biçimde düzenler.

Belediye veya il encümenince alınan yıkım (veya para cezası) kararlarına karşı, ilgililerin idari yargıya başvurma hakkı vardır. Bu kararlar kesin ve yürütülebilir idari işlemler olduğundan, muhatapları tarafından idare mahkemelerinde iptal davası konusu yapılabilir. Nitekim uygulamada pek çok kaçak yapı encümen kararı, yapı sahipleri tarafından mahkemeye taşınmaktadır.

İdari işlemlere karşı dava açma süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesine göre kural olarak 60 gündür (özel kanunlarda farklı bir süre öngörülmedikçe). Bu süre, idari işlemin ilgiliye tebliğ veya ilanını izleyen günden itibaren işlemeye başlar.

Her ne kadar yıkım kararları yapıya yönelik işlemler olsa da, kişilerin mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşıyan birer idari işlemlerdir. Bu nedenle dava açma süresi, encümen kararının ilgilisine tebliği ile başlayacaktır.

Banka hesabı üzerinden tahsilat yapılması, işlemin tarafları, miktarı doğru olduğu ve gerçek durumla uyumlu olduğu sürece elbette yasaldır.

 

18 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecek durumlar:

Vergi ile ilgili tutulan hesap ve muhasebe işlemlerinde hile yapma

 Yasal olmayan özel defterler tutma

 Gerçek olmayan yahut işlemle ilgisiz kişiler adına hesap açma

 Tutulan belge, defter ve kayıtlarda tahrifat yapma yahut tahrifat yapılan belgeyi kullanma

 Yetkili kişilere tutulan defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmeme, gizleme

 Yanıltıcı belge düzenleyerek kullanma

➢ 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek durumlar:

 Yalnızca Maliye Bakanlığı ile anlaşması olan kişilerin basabileceği belgeleri anlaşma olmaksızın basma

 Yetkisiz kişilere basılan bu belgeleri kullanma

➢ 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek durumlar:

 Vergi ile bilgiler içeren defter, belge ve kayıtların yok edilmesi

 Defter sayfalarını değiştirme, yok ederek yenilerini ekleme

 Sahte belge düzenleme ve bunları kullanma

Vergi cezası en fazla ne kadar

IBAN’a para göndermenin cezası var mı? Normal şartlar altında IBAN yoluyla para göndermek herhangi bir suç teşkil etmediğinden cezası da yoktur.

Doğrudan açık cezaevine geçiş hakkı bulunun hükümlüler şunlardır:

Kasıtlı suçlardan üç yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan hükümlüler doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir. Örneğin, adam yaralama, dolandırıcılık, hürriyeti tahdit, mala zarar verme, tehdit gibi suçlarda mahkumun aldığı hapis cezasının 3 yıl veya altında olması halinde doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir.

Cezaları yüksek güvenlikli cezaevlerinde veya kapalı cezaevlerinin yüksek güvenlikli kısımlarında infaz edilen hükümlüler, toplam cezalarının 1/3’ünü bu cezaevlerinde “iyi halli” olarak geçirip koşullu salıverilmelerine 3 yıl veya daha az süre kalınca açık cezaevine geçiş hakkını kazanabilirler.

Taksirli suçlarda ise beş yıl veya altında bir cezaya mahkum olan hükümlüler doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir. Örneğin, ölümlü trafik kazası veya iş kazası nedeniyle 5 yıl veya altında ceza alanlar doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir.

Hükümlü hakkında adli para cezası verildiği halde bu adli para cezası ödenmediği için hapis cezasına çevrilmişse bu ceza da doğrudan açık cezaevinde infaz edilir.

İcra-İflas Kanunu’nda düzenlenen icra-iflas suçları nedeniyle tazyik hapsine mahkum edilenler de doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir.

Ceza miktarı ne olursa olsun, örgütlü suçlar, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda doğrudan açık cezaevine geçiş hakkı yoktur. Örneğin, cinsel taciz suçundan 2 yıl ceza alan bir kişi ceza miktarı düşük olsa bile doğrudan açık cezaevine geçemez. Bu suçlardan hükümlü olan kişiler, kapalı cezaevine alındıktan sonra aşağıda yazdığımız diğer koşulları sağladığında açık cezaevine geçecektir.

Ölüm trafik kazası sonucunda meydana gelmişse kazanın tek taraflı mı çift taraflı mı olduğu destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde büyük önem taşır. Trafik kazalarından kaynaklanan ölümler sonucu istenen destekten yoksun kalma tazminatından sigorta şirketleri sorumludur

Ülkemizde yargılamalar maalesef uzun sürmektedir. Yargılamaların uzun sürmesi gerek yargı mensuplarını gerekse de vatandaşları ziyadesi ile üzmektedir. Adil yargılamanın önemli bir unsuru da yargılamanın süresi içerinde tamamlanmasıdır. Bazı davalar uzun süre sürüp doğru bir şekilde karara bağlansa da yargılamanın uzun sürmesi de ayrı bir ceza gibi algılanabilmektedir. Tabi bazen bu süreçlerde hak kayıpları da olabilmektedir. Örneğin ; bir kişinin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması durumunda yargılamanın uzaması durumunda kişinin de o süreçte tutuklu kalması ciddi bir hak kaybına yol açacaktır. O yüzden karar verilirken son derece dikkatli bir şekilde araştırmaların yapılması ve dikkatli davranılması gerekmektedir. Yargılamaların hızlı ve etkili olması için burada yargı mensuplarından vatandaşlara herkese önemli bir görev düşmektedir.

Uyuşturucu davaları da diğer davalar gibi uzun sürebilmekte ve kimi zaman hak kayıpları yaşanabilmektedir. Özellikle uyuşturucu imal veya ticareti suçlarında soruşturma aşamasında gerekli delillerin ve araştırılmaların geç gelmesi soruşturma aşamasının biran önce sonuçlanmasını engellediği için kovuşturma aşamasına geçilememektedir. Örneğin; uyuşturucu ticareti suçlarında sıklıkla yaşanan sıkıntılardan biriside uyuşturucu maddelerin kriminale gönderilirken yaşanan gecikmedir. Bu süreçte Adli Tıp Kurumuna incelenmek üzere gönderilen uyuşturucu maddelerinin incelemesinin ve soruşturma dosyana eklenmesi uzun süre aldığı için soruşturma aşamasından kovuşturma aşamasına geçilememektedir. Bu süreçte kişinin uzun süre tutuklu olması hak kaybına neden olmaktadır. Özellikle bu hususta tutuklu işlerin daha ivedi bir şekilde halledilmesi gerekmektedir. Kavuşturma aşamasında yani dosyanın mahkeme taşınması  durumunda soruşturma aşamasında tüm delillerin eksiksiz bir şekilde tamamlanmış olması gerekir. Aksi takdirde mahkeme eksik hususların bulunması durumunda dosyayı iade etmesi söz konusu olmakta bu da yargılamayı uzatmaktadır. Kavuşturma aşamasında mahkeme günü verilirken iş yoğunluğu dikkate alınarak duruşma günü takdir edilmektedir. Bu da İstanbul gibi iş yoğunluğunun fazla olduğu illerde duruşma günü tayinleri daha uzun olabilmektedir. 

Mahkeme aşamasında tüm delillerin eksiksiz toplanmış olması durumunda daha kısa süreli celselerde dosya sonuca ulaşabilir. Ancak; dosyada eksik hususların bulunması , şüphelilerin, tanıkların dinlenilmesinde aksaklıklar gecikmeler olması durumunda da yargılama uzayabilmekte. Örneğin; olayda olay yeri tutanağı düzenleyen polisler, uyuşturucu davalarında sıklıkla tanık olarak dinlenebilmektedir. İlgili polis memurlarının duruşmaya gelmemesi veya tayinin çıkması nedeniyle duruşmaya katılamaması da yargılamayı uzatabilmektedir. Keza yine ; uyuşturucu ticareti suçlarında sanık savunmasının avukat eşliğinde alınması gerekmekte olup; baroca atanan veya özel müdafinin dosyaya mazeret koyması durumundan ifade alınamayacağı için yargılama uzayabilmektedir. Dolayısıyla yargılamanın unsurları olan taraflardan kaynaklanan sebeplerden dolayı da yargılamalar uzayabilmektedir. 

Uyuşturucu davasında, mahkeme tarafından hüküm verildiğinde, kişi kararı istinafa taşıma ve sonrasında şartların oluşması halinde temyize başvurabilir. Yargılamaların uzun sürmesinin önemli unsurlardan bir tanesi de istinaf veya temyiz de dosyaların kararı çıkması uzun sürmesidir. Uyuşturucu davalarında ; istinafa veya temyize giden mahkeme dosyaları uzun yıllar ilgili dairelerde karara çıkmayı beklemektedir. Burada da yine iş yükünün fazla olması gibi sebepler dosyaların karara çıkmasını zorlaştırmakta ve yargılama süresi daha da uzun olmaktadır. 

Yargılamaların en kısa sürede sonuçlanması gerek adil yargılanma hakkı için son derece önemli olduğu kadar kişilerin yargılama süresi içerinde gerek psikolojisini gerekse de sosyal yaşantısını etkileyebilmektedir. Bu yüzden , yargılamaların kısa sürede sonuçlanması için yukarıda da anlattığım şekilde yargılamaların ayağını oluşturan tüm unsurların ve tarafların etkin olması gerekmektedir.  

Yakalanan Kişinin Mahkemeye Götürülme Süresi ve Serbest Bırakılması (CMK 94) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır. (CMK m.94/1)

TCK Madde 188 – (1) “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Uyuşturucu maddeyi kullanmak, satın almak, kabul etmek ve herhangi bir şekilde bulundurmak suçları, 2 ila 5 yıl arasındaki hapis cezasıyla cezalandırılır. Eğer uyuşturucu kamuya ait açık ve toplu kullanım alanında yakalanmışsa, cezada bazı değişimler meydana gelir.

“Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

  • Halk arasında kısaca miras davası olarak adlandırılan Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davası, muristen geriye kalan taşınır, taşınmaz, hak ve borçların mirasçılar (yasal veyahut atanmış mirasçılar) arasında yasal miras payları oranında paylaştırıldığı, Elbirliği mülkiyetinin Paylı Mülkiyete dönüştürüldüğü veyahut satış suretiyle paydaşlığın giderildiği dava türüdür.
  • Açılmış olan Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) davası yargılaması sonuçlandıktan sonra terekede yer alan evin satışı Satış Memurluğu tarafından gerçekleştirilir. İhale yolu ile (Açık Artırma Usulü / Paydaşlar Arasında İhale) evin satışı gerçekleşebilmektedir. Satışın ne kadar sürdüğü konusunda ise gerek yargılamanın seyri gerek mahkeme ve dairelerin iş yoğunluğu açısında net bir tarih belirtilmemektedir.
  • Muristen geriye kalan taşınır ve taşınmazların, dava açmadan da paylaşılması mümkündür. Bunun için her bir paydaşın (varisin) fikir birliğine vararak bir sözleşme imzalaması gerekmektedir. İmzalanacak olan bu taksim sözleşmesinin alanında uzman bir avukat tarafından hazırlanması sizin yararınıza olacaktır. Zira muristen geriye taşınır ve taşınmaz mallar kaldığı gibi, hak ve borçlar da kalabilmektedir. Bu durumda her bir değerin sözleşmede belirtilmesi daha sonra yeniden uyuşmazlık yaşamamanız adına önem arz etmektedir.
  • Avukatlık Kanunu m. 164’e göre; avukatlık ücreti yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi olarak kararlaştırılabilir. Alt sınır olarak ise AAÜT’e belirlenen ücretten daha düşük bir bedel karşılığında anlaşılamaz. Bu kapsamda terekenin değeri açısından Avukatlık ücreti de değişkenlik gösterebilmektedir. Mahkemece tayin edilecek olan “İlam Vekalet Ücreti”ni ise her bir varis payı oranında ödemektedir.
  • Varislerin niceliği, ikameti (yurtdışı, yurtiçi), terekenin kapsamı gibi faktörler davanın sonuçlanması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu minvalde miras davalarının kaç yıl süreceği hususunda net bir süre belirtilmemektedir.
  • Miras davası olarak kısaca adlandırılan Ortaklığın Giderilmesi Davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Davayı görmeye yetkili olan mahkeme ise terekeye dahil olan taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesidir.

Askerlik borçlanması, sigortalı çalışanların zorunlu askerlik hizmetinde geçen süreleri için Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ödeme yaparak bu sürenin emeklilik gün ve primlerinden sayılmasını sağlayan bir uygulamadır.

2025 yılı bedelli askerlik ücreti, 2024 Aralık ayı enflasyon verileri ve memur maaş katsayısındaki artışlar dikkate alınarak 243.013,44 TL olarak belirlenmiştir. Bu ücret, 2025 yılının ilk altı ayı için geçerli olacaktır.

Ödeme işlemleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün belirlediği yöntemlerle gerçekleştirilir. Anlaşmalı bankalardan, interaktif vergi dairesinden, web tapudan tapu devir işlemi sırasında yapılır. Tapu harcı detayları için yazımızı inceleyebilirsiniz.

İmar uygulamaları sırasında kamu hizmetlerine ayrılan alanlar için alınan paydır.

Bir arazinin parsellere ayrılması işlemidir.

Yapı ruhsatı bir yapının bir yapının inşaatına başlanabilmesi için gerekli olan iznidir. İmar izni alındıktan sonra belediyelerden alınır.

İmar izni ya da yapı ruhsatı olmadan yapılan yapılar kaçak yapılardır. Yıkım ve para cezası gibi sonuçları olabilir.

İmar planları, bir yerleşim yerinin gelecekti kullanımını ve gelişimini düzenleyen yasal belgelerdir. Belediyeler veya Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanır. Detaylar için yazımızı inceleyebilirsiniz.

Hayır yıkım kararı tebliğ edilmeden yıkım işlemi yapılamaz.

Yıkım masrafları genellikle yapı sahibine aittir.

Yıkım kararının hukuka aykırı olduğu mahkeme tarafından tespit edilirse veya yapının mevzuata uygun hale getirmesi mümkünse iptal edilir.

2025 yılı için m2 başına 60 tlden başlamaktadır.

Ceza ödemesi yapacağınız belediyenin web sitesini ziyaret ederek veya çağrı merkezini arayarak en güncel ve doğru bilgilere ulaşabilirsiniz. Genel olarak banklardan, e-devlet, veznelerden işlem yapabilirsiniz.

Belediyenin web sayfasından e- belediyeden, e-devletten, belediye çağrı merkezlerinden ve veznelerinden sorgulama yapabilirsiniz.

Belediye cezaları, belediyelerin yetki alanına giren konularda, ilgili kanun ve yönetmeliklere aykırı davranışlarda bulunanlara uygulanan idari yaptırımlardır. Bu cezalar, para cezası olabileceği gibi, işyeri kapatma, ruhsat iptali gibi farklı şekillerde de uygulanabilir. İmar cezaları, çevre cezaları, zabıta cezaları, vergi ve harç cezalarını örnek verebiliriz.

Encümen kelimesi, Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde “kurul, meclis, komisyon” gibi anlamlara gelir. Belediye yönetiminin ikinci derecede karar ve danışma yetkisine sahiptir. Belediye encümeni, belediye meclisine her tür görev hakkında görüş bildirme yetkisine sahiptir ve kanunla belirlenmiş olan cezaların uygulanmasını sağlama yetkisine sahiptir

Belediye encümeninin üye sayısı, belediyenin büyüklüğüne ve nüfusuna göre değişiklik göstermektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre, belediye encümenindeki üye sayısı belediyenin büyüklüğüne göre 5, 7 (nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyelerde) veya 11(Büyükşehirlerde) kişi olmaktadır.

Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun kişilere karşı işlenen suçlar arasında en sık rastlanan fiil türüdür.Bu suç, failin kastı, mağdurun uğradığı zararın niteliği, kullanılan aracın tehlikeliliği ve neticenin ağırlığına göre farklı şekillerde cezalandırılır.

Kasten yaralama suçunun cezası; fiilin niteliğine, mağdurun uğradığı zararın ağırlığına ve failin kastına göre değişir. Ceza artırımında failin öngörülebilirlik derecesi esas alınacaktır.

Kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için hem maddi hem manevi unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Kasten yaralama suçunun gerçekleşmesi için failin mağdurun vücut bütünlüğünü bilerek ve isteyerek ihlal etmesi gerekir. Bu ihlal, fiziksel temas yoluyla olabileceği gibi dolaylı eylemlerle de meydana gelebilir.

-Silahla Yaralama

-Kamu Görevlisine Karşı Yaralama

-Üstsoya, Altsoya, Eşe veya Kardeşe Karşı Yaralama

-Savunmasız Kişiye Karşı Yaralama

-Kamu Görevlisinin Görevini Kötüye Kullanarak Yaralaması

-Hayati Tehlike Geçirme

-Organ veya Duyu Kaybı

-Organ veya Duyu Kaybı

-Gebeliğin Sona Ermesi

-Ölüm Sonucu

Kasten yaralama suçunun şikayete tabi olup olmaması, yaralamanın ağırlığına bağlıdır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12. maddesine göre, Ağır Ceza Mahkemesi, kanunda açıkça belirtilen veya hapis cezası 10 yıldan fazla olan suçlara bakmakla görevlidir.

Dolayısıyla, kasten yaralama sonucunda ölümün meydana gelmesi suçlamasında suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemeleri görevli iken diğer yaralama suçlamalarında Asliye Ceza Mahkemeleri görevli olacaktır.

Olay yeri inceleme raporları, görüntü kayıtları, tanık ifadeleri, mağdurun beyanı ve kullanılan silahın fiziksel özellikleri (örneğin kemer, bıçak, taş) delil niteliği taşır.

Cumhuriyet Başsavcılığı’na, polis veya jandarma karakoluna, ya da doğrudan Sulh Ceza Hakimliği’ne yapılabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina, evlilik birliğinin temelini sarsan ve taraflar arasındaki güven ilişkisini ortadan kaldıran en ağır boşanma sebeplerinden biridir. Zina, halk arasında aldatma olarak ifade edilir ve eşlerden birinin evlilik dışı cinsel ilişkide bulunması durumunda diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanır. Bu dava türü, hem ahlaki hem de hukuki bakımdan özel nitelikli olup, mahkemeler tarafından son derece dikkatle değerlendirilmektedir.

Ankara’da görülen boşanma davaları içinde zina nedeniyle açılan davalar, Ankara Boşanma avukatları, Çayyolu Boşanma Avukatları ve Balgat Boşanma avukatlarına göre son yıllarda belirgin bir artış göstermiştir. Özellikle büyükşehirlerde kadınların ekonomik özgürlük kazanması ve toplumsal farkındalığın yükselmesi, aldatan koca veya aldatan eşe karşı boşanma davası açma oranını artırmıştır.

Zina nedeniyle boşanma davası, aldatılan eşin olayı öğrenmesinden itibaren altı ay içinde ve zinanın gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmeden açılmalıdır. Bu süreler, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Zaman aşımı süresinin dolması halinde, zina nedeniyle boşanma davası açılamaz; ancak genel sebeplere dayanarak (örneğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması) boşanma talebinde bulunmak mümkündür. Bu nedenle, eşe karşı zina gerekçesiyle boşanma davası açılması isteniyorsa, hak kaybı ve mağduriyet yaşanmaması adına; kişinin bir boşanma avukatından hukuki destek alması önerilir.

Aile Mahkemeleri, aldatma vakalarında kesin delil aramaktadır. Fotoğraf, mesaj kayıtları, otel kamera görüntüleri, tanık beyanları gibi unsurlar bu delil kategorisine girer. “Şüphe” veya “kanaat” tek başına yeterli değildir. Bu nedenle; Ankara boşanma avukatı, Çayyolu Boşanma avukatı ,Balgat boşanma avukatı dava açmadan önce müvekkillerine delil toplama sürecini profesyonel biçimde yönetmelerinde yardımcı olmaktadır.  Çünkü ispat yükü, evlilikteki kusuru iddia eden boşanmayı isteyen tarafa aittir. Aldatan eş hakkında boşanma davası açan kişi,  bunu ispatlamak ile yükümlü olacaktır.

Aldatma fiilini gerçekleştiren eş, evlilik birliğini sarsmakla kalmaz, aynı zamanda Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde yer alan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş olur. Mahkemeler, bu durumda aldatan eşin ağır kusurlu olduğuna hükmeder. Boşanma davası sürecinde “kusur oranı”, tazminat ve mal paylaşımı açısından belirleyici bir rol oynayacaktır. Ayrıca nafaka gibi kusura bağlanmamış hak ve talepler açısından da mahkemede bir kanaat oluşmasını sağlayacaktır.

Yargıtay uygulamasına göre, aldatan kocanın ihanetinin tespit edilmesi, onun hem maddi hem manevi sorumluluklarını artırmaktadır. Zira sadakat yükümlülüğünün ihlali, aile kurumuna yönelik en ciddi ihlallerden biri olarak değerlendirilir. Davacı eş lehine hükmedilen tazminat ve nafaka miktarları da bu ağır kusur tespitiyle doğru orantılıdır.

Dolayısıyla, Ankara gibi büyükşehirlerdeki boşanma avukatları yani Ankara Boşanma avukatı, Çayyolu Boşanma Avukatı ve Balgat Boşanma avukatları ele aldıkları davalarda genellikle kusurun tam ve doğru belirlenmesine büyük önem vermekte, müvekkillerinin lehine sonuç doğuracak delil stratejilerini önceden hazırlamaktadır.

Zina nedeniyle açılan boşanma davasında tazminat talebi, Medeni Kanun’un 174. maddesi kapsamında değerlendirilir. Bu maddeye göre, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen taraf, kusurlu eşten maddi tazminat isteyebilir. Ayrıca kişilik hakları saldırıya uğramışsa, manevi tazminat da talep edilebilir.

Zina, en ağır kişilik ihlallerinden biri olarak kabul edilir. Aldatan koca veya aldatan kadın, diğer eşin onurunu, saygınlığını ve psikolojik dengesini doğrudan etkilediğinden, mahkemeler manevi tazminat taleplerini genellikle kabul etmektedir. Yargıtay kararlarında da, “zina, evlilik sadakatine en ağır saldırıdır” denilerek, tazminat miktarının belirlenmesinde bu fiilin ağırlığı vurgulanmıştır.

Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında nafaka konusu, tazminatla yakından ilişkilidir. Boşanma kararı verildikten sonra mahkeme, kusursuz veya daha az kusurlu olan eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedebilir. Ancak aldatma fiilini gerçekleştiren eşin, boşanma sonrası nafaka talep etmesi mümkün değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi açık biçimde, “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğer taraftan nafaka isteyebilir; ancak bu tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekir” hükmünü içermektedir.

Zina, eşin kusurunu ağırlaştırsa da, mal paylaşımı doğrudan kusura dayalı değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 218 ve devamı maddelerinde düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimine göre, her iki eş evlilik süresince edinilen mallar üzerinde eşit oranda hak sahibidir. Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, eğer aldatan eş, evlilik dışı ilişki kapsamında ortak malları harcamış, üçüncü kişilere devretmiş veya lüks harcamalar yapmışsa, diğer eş bu kısım için katılma alacağı talep edebilir.

Ankara Boşanma avukatı, özellikle bu tür durumlarda banka kayıtları, kredi kartı hareketleri ve taşınmaz satış belgeleri üzerinden detaylı inceleme yaparak, mal kaçırma girişimlerinin önüne geçmektedir.

Zina fiilinin ortaya çıkması sonrası, özellikle duygusal veya fiziksel şiddet riski bulunan durumlarda koruma tedbirleri devreye girer. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu, aldatan koca veya eşe karşı uzaklaştırma kararı verilmesine imkân tanır. Bu karar, boşanma davası devam ederken de alınabilir. Mahkeme, başvurucunun beyanı üzerine aynı gün geçici koruma kararı çıkarabilir ve kusurlu eşin müşterek konuttan uzaklaştırılmasına, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesine hükmedebilir.

Zina nedeniyle açılacak boşanma davası, Türk hukukunda en ağır boşanma sebeplerinden olup ispatlandığı anda kusurlu eşin tüm hukuki yükümlülükleri doğar.

Bu süreçte, özellikle Ankara boşanma avukatı, Balgat boşanma avukatı yada Çayyolu boşanma avukatı desteği alınması hem delil toplama hem de hak kaybı yaşanmaması açısından büyük önem taşır.

Av. Berke Balaban |  İmar Avukatı | Ceza Avukatı | Şirket Avukatı | Boşanma Avukatı | Ankara Avukat | Çayyolu Avukat | Balgat Avukat
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.